Değmez…..
Beni tanıyanlar bilir, ne ahkam kesmeyi severim ne de kesilmesini. Ancak uzun zamandır yaptığım “Koçluk” tecrübemi paylaşmak isterim.
Son zamanlarda en çok çalıştığımız konu PİŞMANLIK. Bize gelen her danışanlarımızın pişmanlığı/üzüntüsü kendine has kendine özel; hatta kimileri için pişmanlık bile olmayabilir. Zira bu görecelik DEĞERlerle alakalı, kişinin DEĞERleri yani olmazsa olmazları. Ona zeval gelincedir pişmanlığı, üzüntüsü. Yüzleşmeden de geçmez kolay kolay…
Hepimizin bir de zeminleri var tecrübeyle, yaşanmışlıklarla oluşmuş. Tereddütte kaldığımız anlarda mevcut zeminimiz neyse ona göre davranış gösterme eğilimi içinde oluruz. Dengedeyse zeminimiz “Mücadele”yi seçeriz; Kaygıysa “Kaçma” eğilimi gösteririz ki bu istenmeyen davranışları yapmamız demektir, bazen de Donakalırız ki bu Şok durumudur tepki veremez oluruz.
İşin bir de DEĞER boyutu var demiştim. Olmazsa olmazlarımız. Değerlerimize karşı, bunlara ters düşen bir şey yaptık mı bizi huzursuz, rahatsız eden. Kırılma noktamız. Lakin bu da önce “Anlamak”la iyileşmeye başlıyor; neyin neden bu kadar acıttığını. Ve çok da göreceli; arada kişiden kişiye uçurumlar olacak kadar.
O yüzden Değer’lerle başlarız işe. İnsanın kendini tanımasının en güzel yoludur. Ve ondan sonra devam ederiz yolculuğumuza.
Kısacık bir sorunun cevabıdır belki; ancak bazen “Değer” kurtarır. Ola ki kararsız kaldığınız bir andasınız. Hani genelde aslında kalbiniz/iç sesiniz/melekleriniz, ne derseniz adına, bilir de doğru olmadığını aklınız (ki bazen içimizdeki şeytan da denir!) inat eder, ki yaparsanız adı pişmanlıktır… işte o zaman kendinize şu kısacık soruları sorun:
1. Bu benim değerlerime uyuyor mu?
2. Beni bir adım ileri götürecek mi?
Bu sorulara verdiğiniz cevaplar olumluysa durmayın, yapın. Değilse DEĞMEZ yapmayın. Gidin sevdiklerinize sarılın ve Değerlerinize ve gücünüzü oradan alın sadece…
DEĞERse yap, DEĞMEZse yapma Sevgili Arkadaşım…